26 Ocak 2010

Karşılaşma

Yağmur bardaktan boşanırcasına yağmaya devam ediyordu. Yaşlı kadın, son 30 yıldır yaptığı gibi, bu akşam da aynı çalılığın altını kontrol etmeye gelmişti. Havada ağır bir küf kokusu vardı. Bu koku ona hep o geceyi hatırlatırdı. Son günlerinde gördüğü kabuslar nedeniyle yatağından kalkamayan babasının öldüğü geceyi. Bir yandan gözlerinin önüne gelen ıslak, gri saçlarını pelerininin içine sokmaya çalışırken, bir yandan da adımlarını sıklaştırmaya çalışıyordu. Yağmuru sevmezdi. Yağmurun, insanların saklamak istediklerinin üstünü örttüğünü, iyiyle kötünün mücadelesinde, kötünün tarafını tuttuğunu düşünürdü.

Son günlerde sıklaşan işaretler aklına geldiğinde, kehanetin gerçekleşmesinin an meselesi olduğunu biliyordu. Bu nedenle, görevini hiç aksatmamış olsa bile son zamanlarda, daha dakik ve daha özverili davranıyordu. Kendisine 30 yıl önce babası tarafından verilen bu göreve sadık olacağı yeminini ederken, bunun kendi hayatını bir başkası uğruna feda etmesi demek olduğunu tahmin etmişti.

Babası köyün demirci ustasıydı. Küçük ve barış içinde yaşayan bir köy olmaları nedeniyle, yaptıkları, bahçe demirleri, at nalları gibi basit işlerdi. Babasının ülke çapında ünlü olmasının nedeni ise tabii ki demirci ustası olması değildi. Arkhelleus, son yüzyılın en büyük kahiniydi. Karanlık zamanların sınırında yaşanan günler ise, kehanetlerinin önemini artırıyordu. Saygı duyulan ve korkulan biriydi ama aynı zamanda, en acımasız eleştirilere de maruz kalırdı. İnsanların umutlarının tükendiği zamanlarda hep kahin olduğunu ileri süren ve güzel bir gelecek vaad eden şarlatanlar türerdi. Arkhelleus kehanetlerini parayla satmadığı gibi, genelde neşeli öngörülerde de bulunmazdı.

Babasının zayıf ve hassas bünyesine rağmen, Destinae bir savaşçıydı. 60 yaşına gelmiş bedeni, kehanetin koruyucusunu, zarafetten yoksun gibi gösterse de, köyün tek demirci ustası olması nedeniyle, kasları hala 20 yaşındaki gücüne sahipti. Bazen, kehanet olmasaydı, hayatının bir anlamı olur muydu diye düşünürdü. Yıllarca beklediği kehanetin gerçekleşmesini görüp göremeyeceğini de merak ederdi tabii ama doğuda savaş çoktan başlamıştı. Köyün tavernasına gelen gezginlerden, elflerin batıya göç etmekte olduklarını öğrenmişti. Kehanetin işaretlerinin araları sıklaşıyordu.

Bir bebek ağlaması sesiyle kendine geldi. Olabilir miydi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder